Bir süredir Web 3.0, Web 4.0 ve ötesine takıldım. Web 2.0’ı iki yıldan uzun süredir konuşup duruyoruz, hayatımızın da fazlasıyla içinde yer alıyor artık ve usul usul da bir adım ötesine ilerliyoruz ama gelişen teknolojiler, yetenekli programcılar _bu kısmını programcı bir arkadaşıma ithafen özellikle vurgulamak istiyorum, çok net olarak söyleyebilirim ki, programcılar pazarlamacılar kadar heyecan duymuyorlar bu konuda, onlara göre arka planda çalışan sorgular kümesi böyle şeyleri yapabilir!_ :) ve sistem yetenekleri ile tüketim alışkanlıklarının nasıl etkileneceğini, pazarlama ve marka kavramları için nasıl ya da ne boyutta bir katkı oluşturacağını ya da değişim yaratacağını “hayal” etmeye çalışıyorum ve heyacanlanmadan edemiyorum.

Çok genel bir yaklaşımla şöyle diyebiliriz, Web 1.0 iletişimin tek taraflı olduğu ortamdı. Web 2.0 ile katılımcı, paylaşımcı platformlar oluştu, sosyal ağ kavramları hayatın içine girdi. Böylece ben örneğin bir tatil yapmak istediğimde, gideceğim yerde nerede kalınır, ne yenir, ne içilir, aramanın ötesinde, oraya gitmiş, oralarda kalmış, oralarda yemiş içmiş insanların görüşlerinden etkilenip, tatilimi tasarlıyorum. Böylece gideceğim yerdeki otelleri, restoranları vs sadece isim olarak bilmekle kalmıyorum, aynı zamanda daha önce deneyimlemiş olan insanların katkıları ile kendim için en uygun olanı için karar verebiliyorum. Seçimlerimi etkiliyorum. Ama tüm bunları kendim yapıyorum, zaman harcıyorum. Ve bu durum pazarlama iletişimcilerini de algı yönetimi ve buzz marketing konusunda daha fazla çaba göstermek durumda bırakıyor.

Peki Web 3.0 ne yapıyor olacak? Anlatılanlara göre, yine çok genel bir yaklaşımla veri tabanlarının birbiri ile anlamlı bir şekilde konuşmasını sağlayacak, böylece bütün bunları benim adıma, benim yerime, benim gibi “düşünerek” ulaşmama araç olacak.

Last FM buna çok güzel bir başlangıç örneği galiba. Zira, henüz farklı veritabanları birbiri ile konuşarak, bana bir şey sunmuyor ama Last Fm benim daha önce etiketlediğim, beğendiğim şarkıları, şarkıcıları, grupları kategorilerine göre “değerlendirip” arşivime benim adıma başka şarkılar da ekliyor. Böylece ben bir kez ne tür müziği sevdiğimi, hangi şarkıcıları ya da şarkıları beğendiğimi işaretledikten sonra, ona bir referans sağlamış oluyorum, o da “benim adıma” müzik listesi yapıp, bir sonraki sefer yeni bir çalma listesi oluşturmak için vakit harcatmadan bana sevdiğim müzikleri dinletiyor… Bunun bir adım ötesi ne olabilir? Mesela farklı veritabanları birbiri ile konuşacak hale geldiğinde, örneğin ideefix, D&R gibi “satıcılar” bana sevdiğim şarkıcıların yeni albümleri çıktığında bana bilgi verebilir ya da yaş günümde birini armağan edebilir ya da online bir marketten sık sık şarap alıyorsam, bir tatil planı yaparken, arama motoru ya da tatil organizasyonumu yaptığım portal, şen şarabı seviyorsun, dünyanın en iyi şaraplarını şurada tadabilirsin, ya da örneğin Toskana’da bir hafta sonu kaçamağına ne dersin diye, ben aramıyorken, sormuyorken bana öneri ile gelebilir… Üstelik bir de artık “smart phone” ların yaygınlaşmasını, cep telefonunun artık sadece adının “cep telefonu” olmaya başladığını, ama aslında içinde “telefon” özelliğini de barındıran akıllı cihazlarla yaşamaya başladığımızı düşünürsek, mobil iletişim ve semantic web’in, biz pazarlama iletişimcilerinin müşteriye ulaşma ve mesaj verme yöntemlerimizi kökten değiştireceğine inanıyorum.

Bence gerçekten çok heyecan verici bir değişim bu. Her ne kadar birlikte çalıştığım programcı, sistemci bazı arkadaşlarım benim bu heyecanıma inceden gülümseseler de, ben beş sene sonra, Web’in tüketici davranışlarına bambaşka bir “alışkanlık” boyutu, pazarlama iletişimcilerine de farklı bir bakış açısı getireceğine ve daha fazla yaratıcılık isteyen işler yapma konusunda “tetikleyici” olacağına inanıyorum…