Son zamanlarda en beğendiğim reklam filmi Maximiles. Kadın ve erkek versiyonları ile son bir kaç aydır sık frekans diyebileceğimiz kadar sık dönen, iki “vurucu” film… Son günlerde biraz daha takık hale geldim. Reklam, son zamanlardaki ruh halim vesilesi ile duygu olarak beni çok fazla yakalıyor sanırım, en büyük sebep bu. Ama bir pazarlama iletişimcisi gözüyle baktığım zaman, reklamın tonunu bir kredi kartına değil de, teknolojik bir markaya ya da ürüne daha çok yakışacağına inanıyorum. Hani mesela gündem itibarı ile 3G için “cuk” olurdu herhalde. Vodafone’un 2008’de yayınladığı 3G reklamı son derece başarılıydı mesela, Turkcell de Maximiles tonunda bir reklamla öldürücü vuruş yapardı bence.

Yine de Maximiles’ın, hedeflediği kitleye ulaştığına, kredi kartı ile “hayallerinin peşinden gidebilen”, “rutinden kaçabilen” kitleden pay aldığına inanıyorum. Ben onlardan değilim. Kredi kartlarımı ben ödüyorum, oradan biliyorum :) Biraz uzaktan baktığımda geride bıraktığım iz, 25-30km’lik bir mesafe kadar olmasın diye bütün çabalarım üstelik. Boşuna Çekirge olup, teknolojiyi de alet edip, buradan bıdı bıdı yapmıyorum herhalde! :) Hoş bu aralar Sensei’me kafam çok bozuk. Boynuz kulağı geçer derler, yakında Sensei’m Çekirge’m olacak galiba. Tabi şimdi bu yazdıklarımın pazarlama iletişimi ile falan ilgisi yok. Sensei’me gönderme yapıyorum! Sayfa benim ya, arada “Çekirge’ce pazarlama iletişimi” konuşmalarımdan uzaklaşıp, başka alanlarda da bıdı bıdı yapma özgürlüğüm var, öyle değil mi? ;)

.